geçtiğimiz cumartesi sinemada siyah beyaz bir fragman girdi... üstelik TÜRKÇE dublajlı. allah allah bu nedir yahu yoksa sin city 2 falan mı derken sonradan renkleniyor tabi.. ve M karakterini görür görmez zaten anlıyoruz bunun James Bond filmi olduğunu..
yoksa gözler pierce brosnan'ı* görmeden kavramak zor yani.. ee alıştık bir kere adama. "ayırdılar bizi ondan olacak iş mi" derken yeni bond'umuz yani Daniel Craig* amca beliriyor M karakterine inceden bir ayar verirken..
bu bond'un sanki biraz pierce brosnan'da fazlasıyla olan... o takım elbiseyi taşıyabilecek centilmenlik durumu eksik gibi. bir o hissediliyor. bu biraz daha yırtıcı bir tip.. aksiyon'a iyi gider ona lafım yok ama o takım elbiseyi nasıl taşıyacak göreceğiz. yoksa öyle tahmin ettiğim bir hayal kırıklığı yaşamadım ben. çok itici gelmediğini itiraf edebilirim..
neyse efenim perdede yönetmenin adı (Martin Campbell*) belirince de şöyle bir düşününce "benim" yüzüm güldü açıkcası. adamımızın mazisinde zaten bir bond filmi (goldenEye*) varmış. sonra antonio'lu banderas'lı benim tadına doyamadığım 2 zorro** filmi de kendisine ait. ve vertical limit. * bunlar bana yetti diye düşünmeyi kesiverdim..
zaten fragman da bitti o sırada...
olucak mı yoksa bu yav falan derken ünlü tema müziğimiz teşrif ediyorlar.. hani olur ya böyle artık zihinlerde kazınan bazı serilerin değişmez ana tema müzikleri fragmanda ortalara doğru esas-oğlan tadında beliriverir karşımızda.. artık biliyoruz bu raconu diye bekliyorum yani kollarımı birbirine kavuşturmuş bir vaziyette. bi ağzımda pürom eksik o derece.. neyse işte beklentisi kadar etkilemiyor ama müzik.. o yüzden "seri filmlerin ezberlenmiş tema müziğinin fragmanda belirme anı karizması" ödülünü "görevimiz tehlike 3"'e veriyorum ben..
bu bond'un sanki biraz pierce brosnan'da fazlasıyla olan... o takım elbiseyi taşıyabilecek centilmenlik durumu eksik gibi. bir o hissediliyor. bu biraz daha yırtıcı bir tip.. aksiyon'a iyi gider ona lafım yok ama o takım elbiseyi nasıl taşıyacak göreceğiz. yoksa öyle tahmin ettiğim bir hayal kırıklığı yaşamadım ben. çok itici gelmediğini itiraf edebilirim..
neyse efenim perdede yönetmenin adı (Martin Campbell*) belirince de şöyle bir düşününce "benim" yüzüm güldü açıkcası. adamımızın mazisinde zaten bir bond filmi (goldenEye*) varmış. sonra antonio'lu banderas'lı benim tadına doyamadığım 2 zorro** filmi de kendisine ait. ve vertical limit. * bunlar bana yetti diye düşünmeyi kesiverdim..
zaten fragman da bitti o sırada...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder