Çarşamba, Haziran 29, 2005

Kusuyorsam Sebebi Var

İletişimin ve iletişimsizliğin aynı hızda artışa geçtiği, artık hayatın sanal ve sanal olmayan diye iki önemli bölüme ayrıldığı şu zamanda böyle bir içten gelip dışa vurum benim için kaçınılmaz idi. Yazma gerektiğini hissettiğimde zaten yazıyor olduğumu fark ettim. Ve yazmamın şiddeti, şekli adeta kusma düzensizliğindeydi. Benim gözümde yazmak sadece iletişim kurma aracı değil, bir anlamda da bir kusma biçimidir…
Yazmak zorundaydım. Çünkü kusuyordum…
Kusmak zorundaydım. Çünkü yaşıyordum…
Yaşıyordum ama yaşamayı normalmiş gibi kabul edemiyordum. Sindiremiyordum yaşamı. İstisnai bünyeler hariç çoğunluğun severek taktığı, alışkanlık haline getirdiği maskeleri, maskeleşmeyi, monotonlaşmış hayatı, robotlaşmış bedenleri görüp görmezden gelemiyordum. Bu hep beynimin içinde önemli bir kıymık gibi beni rahatsız etti. Hatta o kıymık oradan çıksa bile izi o kadar yoğun olacaktır ki sürekli sızlayacaktır. Bu yüzden o kıymık artık bir parçam idi. Öyle kalacaktı. O beni rahatsız ettikçe kendimi kötü hissedeceğim ve sürekli kusacağım. Nasıl ki bilinçli, istekli bir halde tükettiğimiz besinler içerde kötü etkileşim sonucu kusma eylemi ile dışarıya geri çıkarken bize rahatsızlık ve akabinde rahatlık veriyorsa; işte tıpkı onun gibi deneyimlediğimiz bu hayat, yaşam ve envai çeşit öğesi içerde ruhen bir rahatsızlık yaşattığı an, ruh ve mantık ile bir türlü uyum sağlayamazsa, etkileşemezse işte o zaman çeşitli şiddetlerde “kusmuk” şeklinde ortaya çıkacaktır. İşte yine böyle kustuğumda elimdeki kalemi ve bir şeyler yazdığımı, bir şeyler karaladığımı fark ettim. İşte bu öyle bir yazı.
Hayat yüzünden kusmam ne kadar kaçınılmaz ise yazmam da o kadar kaçınılmaz olacaktır. Hal böyleyken yazmak benim için hem bir kusma biçimi, hem de şarj ile paralel ilerleyen deşarj olma yöntemi ve yazgısıdır.

Pazartesi, Haziran 20, 2005

Dinliyorum, dinleyin ve dinletin..

2) fragmandaki parçayı önermemin üstünden geçen dakikalara rağmen kendimi iyi hissetmediğimi, hatta nirvanaya ulaşamadığımı görünce bu böyle olmaz diyip (filmdeki gibi içses şeklinde dedim) filmin tüm müziklerini paylaşmak istedim. büyük kurtarıcı rapidshare üzerine upload ettim hepsini. tamamı seksanüç mb olan bu empeüç'ler ile ilgilenin. yararınıza !..

1) malum SinCity ateşi ile yanıp tutuşuyoruz belli bir süredir. daha önceden hatırlayanlar vardır kesin. filmin fragmanlarında dehşey güzel bir parça dinledik. o şarkıyı ben filme karşı gönül borcum adına upload ettim. filmi sevenlerin asla kaçırmaması gereken bir cevher bence. hatta filmi sevmeyenler bile (var mı böyle birileri acaba hum!?) indirsin bunu. böyle parçalar nadir bulunur çünkü^^

SinCity fragman şarkısı : The Servant -Cells