ne zamandır fragmanını izledikçe merakımızı artıran bir projeydi uçuş planı. bir ay kadar önce mekan olarak yine uçakta geçen "gece uçuşu / red eye" orta-kaliteyi geçemediği için çok tatmin etmeyen sıradan bir film olmuştu ama uçuş planı hiç te fena olmayan bir gerilim filmi olmuş...
atmosferi gereği kapalı bir mekan hissi yaratmak zorunda olan film, çok gerçekçi olarak bir uçağın içinde yolculuk ediyormuşuz hissini başarıyla veriyor. üstelik öyle bir uçak yokmuş bile dünya üzerinde ve tamamen film için hayali bir tasarım... ki zaten senaryosundan dolayı merak uyandıran yönüyle... git-gide yükselen gerilim yetmiyormuş gibi, arada sırada sarsılan uçak ile iyice tedirgin ediyor izleyiciyi. gerilimin yükselmesi çok dengeli ve gereksiz boş bir sahne yok. bu yüzden kopukluk yaratacak bölümleri içermiyor.
rolü gereği ekranda en çok gördüğümüz çaresiz-tedirgin-üzgün anne rolüyle jodie foster dengeli oyunculuğu ile kusursuzca hakkını vermiş... bana biraz panik odasını hatırlattı o.. çünkü orada da kapalı bir mekan vardı ve yine kızı için yaptığı bir mücadele vardı...
filmin senaryosu konu gereği değişik yönlere ve türlere çekilebilecek kadar dolu... kızın kaybolması değişik işlenebilirdi mesela. ne bilim annenin hayalleri falan bile olabilirdi ama heralde o bu kadar tutmazdı gibi.. yani o zaman uçaktaki gerilim ve kovalamacanın sonunda bir anlam ifade etmediği çıkardı, hayal kırıklığı yaratabilirdi sanki... gerçi filmdeki gibi konu
birden "para-için-kötülük-komplosu" olayına geçiş yaptığı an ister istemez biraz basitmiş gibi düşünüp hayal kırıklığı yaşıyormuş gibi oldu ama sonuçta bu yönüyle daha gerçekçi ve olası bir senaryo haline geldi. yani basitliği onu gerçekçi zemine oturtuyor. uçağın patlaması bile abartısızdı mesela..
diğer üzebilecek tarafı ise 11 eylülün tedirgin etkisini gördüğümüz bölümler. ki üzücü geldi bana biraz ama sonunda sanki o çantayı taşımaya yardım sahnesiyle biraz yumuşamış gibi. yani çok kara-mizah. çaresiz-annenin ve yolcuların uçaktaki araplara terörist gözüyle bakması... elektrikler gidince "ne yaptınız uçağa" şeklinde saldırmaları vs. 11 eylülün uzantıları olarak yansıyor... heralde oradaki amaç bile filmin tamamen günümüzde geçen bir gerilim filmi yaratılmak istenmesi... sonuçta amerikada uçaklardaki araplara öyle bakacak yolcular mutlaka vardır...
sonuç olarak... o kadını özellikle seçme nedenleriyle... kızı hiç mi kimse görmedi acaba yönleriyle ve arap göndermeleri ile biraz düşünmeye sevk edip samimiyeti sarsıyor gibi yapsa da uçağın atmosferiyle ve sarsılmasıyla gerildiğimiz için şükredip bunları görmezden geliyoruz...
atmosferi gereği kapalı bir mekan hissi yaratmak zorunda olan film, çok gerçekçi olarak bir uçağın içinde yolculuk ediyormuşuz hissini başarıyla veriyor. üstelik öyle bir uçak yokmuş bile dünya üzerinde ve tamamen film için hayali bir tasarım... ki zaten senaryosundan dolayı merak uyandıran yönüyle... git-gide yükselen gerilim yetmiyormuş gibi, arada sırada sarsılan uçak ile iyice tedirgin ediyor izleyiciyi. gerilimin yükselmesi çok dengeli ve gereksiz boş bir sahne yok. bu yüzden kopukluk yaratacak bölümleri içermiyor.
rolü gereği ekranda en çok gördüğümüz çaresiz-tedirgin-üzgün anne rolüyle jodie foster dengeli oyunculuğu ile kusursuzca hakkını vermiş... bana biraz panik odasını hatırlattı o.. çünkü orada da kapalı bir mekan vardı ve yine kızı için yaptığı bir mücadele vardı...
filmin senaryosu konu gereği değişik yönlere ve türlere çekilebilecek kadar dolu... kızın kaybolması değişik işlenebilirdi mesela. ne bilim annenin hayalleri falan bile olabilirdi ama heralde o bu kadar tutmazdı gibi.. yani o zaman uçaktaki gerilim ve kovalamacanın sonunda bir anlam ifade etmediği çıkardı, hayal kırıklığı yaratabilirdi sanki... gerçi filmdeki gibi konu
birden "para-için-kötülük-komplosu" olayına geçiş yaptığı an ister istemez biraz basitmiş gibi düşünüp hayal kırıklığı yaşıyormuş gibi oldu ama sonuçta bu yönüyle daha gerçekçi ve olası bir senaryo haline geldi. yani basitliği onu gerçekçi zemine oturtuyor. uçağın patlaması bile abartısızdı mesela..
diğer üzebilecek tarafı ise 11 eylülün tedirgin etkisini gördüğümüz bölümler. ki üzücü geldi bana biraz ama sonunda sanki o çantayı taşımaya yardım sahnesiyle biraz yumuşamış gibi. yani çok kara-mizah. çaresiz-annenin ve yolcuların uçaktaki araplara terörist gözüyle bakması... elektrikler gidince "ne yaptınız uçağa" şeklinde saldırmaları vs. 11 eylülün uzantıları olarak yansıyor... heralde oradaki amaç bile filmin tamamen günümüzde geçen bir gerilim filmi yaratılmak istenmesi... sonuçta amerikada uçaklardaki araplara öyle bakacak yolcular mutlaka vardır...
sonuç olarak... o kadını özellikle seçme nedenleriyle... kızı hiç mi kimse görmedi acaba yönleriyle ve arap göndermeleri ile biraz düşünmeye sevk edip samimiyeti sarsıyor gibi yapsa da uçağın atmosferiyle ve sarsılmasıyla gerildiğimiz için şükredip bunları görmezden geliyoruz...