şimdi efenim bendeniz vampirizm müessesesi ile tanıştığımdan beri... bu sinema sektöründe "korku" türünün bir alt-türü olarak kabul edilen vampir türünü.. "hadi ordan be alt-türmüş peahh" dercesine alır üste yerleştiriveririm. hatta "korku" türünden tutar çekerim bunu koparırım, ap-ayrı bir tür olarak lanse ederim.
kısaca sevdiğim saydığım bir türdür ve bizzat kıskandığım bir ırktır vampir ırkı. bakınız "vardır" yada "yoktur" diye bir sorgulamaya bile girmiyorum. ben varolduğuna inanıyorum, varolduğunu düşünme düşüncesi hoşuma gidiyor ve "acaba" diye şüpheye düşecek şekilde varlığını sorgulamak bile beni soğutuyor, hoşuma gitmiyor.. en önemlisi de gerek görmüyorum.
bünyesel ve zihinsel hal böyleyken; bir blade serisi olsun, bir Angel dizisi olsun, efendime söyliyim bir vampirle görüşme olsun severek izlediğimiz ürünlerdir. underworld ise 2003 yılında "sinemada vampirizm" açlığımızı oldukça tatmin etmişti, gerek stilizesi olsun, gerek aksiyonu olsun tarzını ortaya koymuştu... o günden beri devamı gelecek aa ne hoş diyerekten bekledik, yılmadık, amerikalarda gösterildi duymazdan geldik, divxleri dvd'leri çıktı görmezden geldik, izledim güzeldi diye bir sürü yorumlar okuyup "hadi ordan bırak alla sen" diyip umursamadık.. sabrettik ve tam ümidimizi keseceğimiz bir zamanda vizyona girerek izlememiz için önümüzde eğilerek hizmetini tamamladı..
filme atmosferik olarak uysun diye bir akşam seansında izledim filmi sinemada. çıktığımda zaten yağmur yağıyordu ve benim bir deri çeketim yoktu ki olsa konsepte süper uyacaktı ama insanoğlu aç gözlüdür bu seferde benim bir 14'lü makinam yok ki belimde diye veryansın edecektim kim-bilir..
izlemesine izledim ama film onca sabrımın karşılığını bazı açılardan tam anlamıyla veremedi. ister istemez beklentiye girdim galiba bunca zaman ki oysa o kadar da karşıyımdır bu beklenti işine...
filmin konusu süper. vampirizm için böyle bir mevzu çok güzel. ilk filmde çıtlatılan konuların özüne inmesi, buna bir tarih yazmaları, yani bir temele oturtmaları çok iyi düşünülmüş. ki yanında kurt-adam sektörü de bonus yani. oyunculuklar iyi.. sonra efektler falan, stilize sahneler oldukça sağlam. yanında oldukça da kanlı bir film.. ( ki zaten bu normal çünkü kansız vampir filmi mi olurmuş yav ) ama işte "senaryo" biraz teklemiş.. yer yer bu konuyu taşıyamamış sırtında.. en çok oralarda üzüldüm filmde. bu noktalardan şöyle-böyle bahsedeyim belki üzüntümü geçirip bana merhem olursunuz belli mi olur..
acaip spoiler yapasım geldi...
spoiler...
var...
az daha aşağıda...
şimdi ilk filmden de bildiğimiz ve burda daha net öğrendiğimiz öz bilgi neydi ? kabaca; baba corvinus'un 2 oğlundan birisini yarasa diğerini kurt ısırıyor ve iki üstün ırkın temeli böylece atılmış oluyor. bunu rahatlıkla kabul ederim. çünkü bir filmin kendi çizdiği dünya belli oranda mantıklıdır sorun teşkil etmez. yani bunlar "gerçek dünyada olmadı" diye tutarsız kabul etmeye gerek olmaz. işte böyle bir öz-bilgi ile belli bir kararlılıktaki tutarlılık ekseninde ilerleyen film ne oluyorsa belli başlı bölümlerde "hızlı-tutarlılık" hatasına düşüp durduk yere seyircinin gözünde "ucuzlayan", "inandırıcılığını kaybeden" yani "tutarsızmış gibi" bir hale geliyor.. bunlardan birisi "michael"ın özelliklerinin kararsızlığı.. sen kalk hem vampir hem lycan olaraktan her iki türden üstün ol ve victor'a bile karşı koy.. sonra gel burda marcus'tan dayak ve öl.. sonra vazgeç diril.. sonra filmde o kadar sır ve duvar altında kalıp beklentimizin odak noktası haline gelen ilk lycan'ın üst çenesini alt çenesinden ayır fırlat.. bilmiyorum yani.
sonra.. çok şaşalı gösterilen, büyük giriş yapan, ağır adımlarla yere sert basan karakterler bu hızlandırma sonrası kağıt gibi yıkılıveriyorlar. bu benim gibi bir izleyiciyi gerçekten üzüyor. mesela baba corvinus.. adamın filme girişi olsun, ekibi şusu busu olsun çok "ağır abi" modunda. ki herşeyin başı bu adam aslında.. (gerçi bu adamın neden onca sene yaşamış olduğuna dair bilginin olmaması da ilginç.. varsa da ben görmedim heralde..) ama ne oluyor gidişi çok çabuk oluyor. yine marcus'un kardeşi ilk lycan. çok büyük ümitler bağlıyorsunuz o karaktere... çok özel korunuyor falan ama çok kısa sürede, çok basitçe ölüp gidiyor. üzülüyor yas tutuyorsunuz, tamam o bir hayvan ama o da can taşıyor.. filmin elinde, konusunda bu kadar büyük bir canavar var, bu kadar kolay mı yok olmalıydı.. sanmıyorum.
sonra.. birisi lycan'ların atası, ilk kurt-adam.. ki değişim geçiremiyor bile o derece olan bir karakteri melez bir maykıl'a harcat..
ikincisi ölümsüz bir vampir atası.. uyanırken lycan kanı bile aldı, yani çok güçlü.. ki bu adam da melez olmuyor mu bu durumda ? yani maykıl'la eşit olması gerekmiyor mu sizce ? (burası da tutarsız bence) neyse işte bu karakteri de saf-kan bile olmayan bir vampir kıza harcat. tamam belki selene corvinus'un kanıyla birşeyler kazanmıştır (ama bunu bize açıklamaları lazımdı.. corvinus nedir yani.. ) ama yine de tüm baba karakterler bu kadar kolay ve ucuz mu harcanlamalıydı diye kaygılı kaygılı düşündüm işte ben..
hepsinden öte filmin sonu da pek bir iddialı pek bir karizmatik efenim. selene hanfendimiz bize neler söylüyor filmin sonunda ? "korkarım ki savaş ve kaos yakındır". yapmayınız hanfendiciğim, siz ki koskoca marcus'u, victor'u, william'ı devirmiş.. yani vampir tarihine (D)EVRİM... aradan da bonus niyetine baba corvinus'un ölmesine neden olmuş.. o da yetmemiş onun kanını alarak "gelecek" ünvanına erişmişsiniz.. amelie zaten ilk filmde öldü kalmadı geriye ne uyanacak vampir-ata, ne de kurt-ata.. yani nedir kalsın geriye sağda 500 bin kurt-adam.. solda 1500 vampir. bunlar siz iki üstün oluşumun dişinin kovuğunu doldurur mu yav.. ne savaşı ne kaosu :)
diyor ve yine de 3 numaralı filmi heyecanla beklemeye başlıyoruz. sadece demem o ki bu ölümler ve sondaki iddialı sözler üçüncü filmin omzunun taşıyabileceği yük miktarının kapasitesini artırıyor. yani 3. filmin çok sağlam olmasını gerektiriyor seriyi tamamlayabilmek için.. öyle yada böyle konunun tarihine dalış yapmasından dolayı (at üstünde zırhlı vampirler pek bir karizmatikti be.. ) izlenir.. izlenmeli.. ne olur yani izleseniz ölür müsünüz... falan..
dolapta vişne suyu olacaktı ben bi bakayim..
ve selene ne kadar hoş bir vampir öyle ya.. stilize stilize sevesim geldi onu..