Salı, Aralık 06, 2005

Babam Ve Oğlum

insan büyüyünce hayalleri küçülür mü?..

bu sözün üstüne başka ne denilebilir ki...
bu söz filmde geçiyor... belki spoiler yaptım özür dilerim ama çok zarar vereceğini sanmıyorum... ki fragmanda da olması lazım.

film dağıttı resmen.. terledik ve ağladık... tüm salon burnunu çekiyordu. ilk kez tanık oldum bu derecesine...

ama film asla sıradan bir duygu-sömürüsü-filmi kadar basit değil ve insanların ağlaması da basit değil... ağlamak en doğal tepkilerden biri... tıpkı gülmek gibi...

çağan ırmak...

mustafa hakkında herşey'i izledikten sonra filmi pek sevemediğimi görüp... üstüne üstlük bu kadar insan bu filmi övüyor hayret diyerekten... hiç izleme fırsatım olmayan çemberimde gül oya ve çok süper olmasa bile kesintisiz izlediğim asmalı konak'a rağmen... haddim olmayarak adama karşı negatif hislerim vardı... yani çağan ırmak dediklerinde pek bir şey hissetmiyordum... buna rağmen fragmanından sonra "babam ve oğlum"a kesin gitmeliyim diyerekten ailemin kolundan tutup onlarla beraber izledik filmi...

şimdi onu kıskandım... ve adamlar sinema yapıyor işte.. doğru proje olursa ne de güzel oyuncularımız var onu anladım... bir fikret kuşkan süpermiş... onun babasını oynayan çetin tekindor(o nasıl bir sahnedir ya kollarını açıp beklerken üzerindeki ruh hali, kendini yiyişi)... hafif deli abisini oynayan oyuncu... annesi hümeyra (taptım kadına resmen ya artık, traktör kullanıyor kadın var mı ötesi ya.. zaten avrupa yakasından sempatimiz vardı).. hele ufak deniz'in performansı anlatılamaz... daha ismini sayamadığım diğerleriyle beraber oyunculuklar çok sıkıydı ve çok renkliydi... hepsine teşekkürler bu proje için...

bu tarz filmlerin alacağı en büyük tepki doğal olarak "duygu-sömürüsü-yaptı" şeklindedir.. hele ağladığımız gerçeği koz alınarak.. duygu sömürüsünden dolayı kandınız ve film güzel geldi denilebilir... açıkcası hiç ama hiç önemi yok.. zaten filmden en çok etkilenecek insanlar hayatlarından birer parça hissedebilecek insanlardır. ben "dedemden" dolayı filmle bağ kurup,
ayrıca türkiyede olduğumuzu çok iyi hatırlattığından dolayı "fikret kuşkan'ın "ben bu ülke için çabaladım ama o ükenin hiç umrumda değilmişiz" sözü" ile kendi köyümüzün yaşam tarzına çok yakın şeyler hissettiğim için (ki o çok konuşan gelinin tıpkısı benzeri bizde de var) (ki bizim köy de ege'de) daha çok sevdim filmi ve duygulandım.. film asla duygu sömürüsü
yapmıyor ki gereksiz yanık türkülerden eser bile yok üzücü sahnelerde ve bir sahnede üzüyorsa aynı sahne değişmeden güldürebiliyor.. gözyaşlarınız kahkahalarınıza karışıyor resmen.. bu dengeleyici özelliğine hayran kaldım resmen. ayrıca sahne geçişleri de çok akılcıydı...

kısaca söylemek gerekirse.. türk sineması bir yerlere gelecekse ve gelişecekse bir şekilde... bu adam kilit isimlerden birisi olacaktır diyebilirim... eskilerden "uçurtmayı vurmasınlar" nasıl etkilediyse beni, o tadı aldım filmden...

1 yorum:

thay dedi ki...

annemle beraber gittim filme, zaten babamla gitmeme imkan yoktu, çünkü bizden 6 ay önce ayrılmıştı. ölmemişti. filmdeki gibi geniş bahçeli evden çıkarken annemle beni kovmuştu. şimdi fakir ama gururlu bir kızım. herkes birseyler buluyor ya.. ben bunları yemiştim filmden önce, filmden ve blogdan sonra bunlar çıktı midemden, ardından ağzımdan..