Perşembe, Ocak 11, 2007

Prison Break 2x6... yüz güldüren, öldüren, takdir ettiren.



DİKKAT.. bu yazıyı okumak için dizinin ikinci sezonunun 6. bölümünü izlemiş olmak gereklidir... yoksa spoiler kurbanı olabilirsiniz...

öncelikle şu düşünceyi benimsiyor, kabul ediyor, onun varlığı ile bu diziyi izliyorum...

-hangi düşünce neo?

2. sezondan önce "tamam sevdik ettik bu diziyi, şimdi kaçtılar hapisten, dışarda devam edecek, nasıl eski tadını verecek mi" şeklinde kaygılanıyordum.. yine de merakımı gideremiyordum..

2. sezonu izledikçe; tamam dar mekanın getirdiği psikolojik baskı çok lezizdi, yeri dolmaz ama... şimdi bu dizi yine hapiste geçseydi bu sefer de aynı tadın devamı klişe hissine neden olacaktı... yenilikçi gelmeyecekti ve kısa olmasının getirdiği bu hiç yok olmayacak keyfi ortadan kaldırabilecekti.. işte bu açıdan bakınca aslında bu karar çok yerinde. 1. sezon hep öyle kalacak ve yeni birşeyler izleyeceğiz..

bu düşünce cepte yani :)

işte bu bölümde az-çok bu ilk sezondaki "kapalı-alan" dürtmesini saygıyla andı Prison Break :) zaten iki zencinin birbirini, sonra bu iki-zenci'nin diğer ekibi bulması "heh ekip toplandı" tebessümünü yaşattı ama... dizinin kazı işlemi sırasında 1. sezonun kazı işleminin çok benzeri diyaloglarını, olaylarını yaşatması.. hatta o yetmiyormuş gibi T-Bag'in hatuna "ekip kuralları, biri mutlaka kontrol etmeli" demesiyle zaten ilk sezonda da t-bag'in hep dışarda kapıda duran, geleni gideni oyalayan kişi olmasını hatırlattı, yüzleri güldürdü... (bkz: bu yazının başlığı) :)

bu tarz olaylar; cepteki düşünceye rağmen "bizimkiler hep birarada olsun ve en az 4 duvar arasında kalsınlar" dedirtti bana dizide :)) öyle ya da böyle dizide bir yükseliş var. ki taş gibi bir karakterimizi kaybetmemize rağmen...

bu bölümden mimleyebileceğim unutulmaz karelerim hep T-Bag'den olacaktır. ona ait sahnelere ağırlık verince herifi iç gıcıklayıcı bir tadına doyumazlıkla izleyip kaldık. bu rol kesinlikle robert knepper* için yaratılmış. yada tam tersi robert knepper* bu rolü oynayabilmek için doğmuş. :) yürüyüşü, bakışı, sesi, dudağını ısırırken bir taraftan da dilini enteresan bir biçimde döndürüşüyle unutulmayacaktır. hatunla konuşurken yüzü şekilden şekile büründü, öldürdü bizi ekran başında.. (bkz: bu yazının başlığı) :)

ee tabi final yine "oha" dedirtti ve kaygılı düşüncelere neden oldu. aslında bir ara "maykıl'a alışmaktan" onun gibi düşünüp "maykıl ergen'e güvenmemiştir ve hemen bitecektir arkasında onu kurtaracaktır" diye tahmin etsem de öyle olmadı. daha beter oldu.. heralde mümkünatı yok kurtulmasının. inşallah ötmez..

diğer hoşuma giden şey ise dizide geçen internet adresi. hani maykıl'ın sucre'ye ilerde mesajlaşırız tüyosuyla verdiği internet adresi.* ben izlerken böyle bir site var mı yok mu diye merak edip anında diziyi durdurup kontrol ettim ve ilgili adresten* ulaşılan kuş sitesinin mesaj panosunda US Southwest Sighting??? başlıklı bölümde FISH 40 nicki dikkatimi çekti. hapse yeni girenlere verilen bir lâkap diye öğrendiğimiz Fish'i unutmak kolay değildi zaten.
neyse işte ama bu kullanıcının attığı mesajdan birşey çıkartamamıştım. mesaj aynen şöyle:

Bolshoi Booze 6/4
Bastimentos 7/4

kafama çok takıldı :) hırs ettim ama bişey bulamadım. yinede bu dizi + internet etkileşimine hayran kaldım... iyi kötü takdir-edilesi bir durum. (bkz: bu yazının başlığı) :)

dipnot: normalde dizi için amerika ile eşitim aslında (ki böyle bir dizi mümkün müdür geriden takip edilsin, bölümleri bekletilsin, izlemeden durulsun..) izleme açısından ama böyle yazıpta blog'a yollamadığım yazıları kontrol ederken, dizinin çoşkusunu hatırlayıp, kararsızlığımı "yollayayım mı yoksa yollamayayım mı" şeklinde bir bilek güreşine soktum ve "yollayayım" kazandı.. bu dizi olsun, başka diziler olsun böyle yayınlanma günü açısından "nostaljik" yazılarım olabilir ilerde, şimdiden hatırlatayım.. tabi bu tarihe kadar ödenmemiş faturanız yoksa bunu dikkate almayınız..