Pazartesi, Temmuz 31, 2006

Bloodrayne...

oldu bitti sevmişimdir vampirizm müessesesini.. bunun gerçekliğini tartışmak şurada dursun.. var kabul edip ona göre kurallarını tartışmışımdır, konuşmuşumdur bu güne kadar.. bende ilk ne zaman başladı hatırlamıyorum ama Blade ile iyice ivmelenip stilize hale geldi, brom stoker'in Dracula kitabı ile derinleşti, underworld ile de daha estetikleşti ve tabiki halen unutamadığımız ANGEL dizisi ile zirveye yerleşti gözümde bu sektör..

çağın ilerlemesi ile zaman zaman mecburen her yeni ürün kendi kurallarını da ortaya koyacak kadar bu müesseseye müdehale ederek onu genişletti.. mesela bilirsiniz normalde vampir birisini ısırdıktan sonra ona kendi kanını içirmezse o kişi ölüp gider. blade böyle değildi haliyle. ısırılmak yetiyordu.. ama blade kendi içinde başarılı bir çalışma olduğundan bu hiç göze batmıyordu. onun vampir bakışı böyle diyip gönül rahatlığı ile bekledik bir sonraki filmi.. kısaca her zaman alıcısı olan bir müessesedir vampirizm..

bloodrayne ise bu ağacın bilgisayar oyun dalını temsil eden bir ürün idi. ben tam olarak oynamadım hiç bir zaman ama çevremdeki hastalarından ününü ister istemez duymuştum yıllardır.. ve her tutulan oyunun filminin çekilmesi kaçınılmaz olduğundan (ki ben bunu her zaman isterim, karşı değilim) bloodrayne filmi karşımızda izlenmeyi bekliyordu..
tamamiyle oyununu oynamadığım halde vampir filmi diye izlemek için ilgimi çekmişti.. üyeleri anetten olan bir grup ile oturup izledik geçen haftasonu.. baştan söyliyeyim ben resident evil serisi, mortal kombat serisi gibi filmleri keyifle izledim.. halen de fırsat olsa izlerim.. çoğunluk onları sevmese de saygı duyarım bu serilere..

ama bloodrayne bize bizim ona gösterdiğimiz saygının yarısını gösteremedi malesef..

ne güzel kristanna loken var fena değil tip uymuş gibi, onu bırak biricik ana lucia'mız yani michelle rodriguez var süper, vay ben kingsley var, bily zane var, ohoho michael madsen bile var yav demiştim.. izlemeye başladık.. iyi atmosfer değişik, hafif van helsing tarzı görünüyor hadi hayırlısı falan derken...

ilk toplu aksiyon sahnesine gelince film tüm incilerini yere döktü ve bir daha da toplayamadı..
filme pür dikkat bakan grup o bölümden sonra muhabbete, filmi eleştirmeye, meşguliyet durumlarında filmi pause etmenin bile zaman kaybı olacağını düşünmeye kadar götürdü olayı..
b sınıfı filmlerinin yönetmeni olarak bilinen uwe boll bu filmi de o tarzda çekmiş. sadece bir dez-avantajı vardı. bu film ben "b kalite bir filmim" cesaretinden uzak.. tam aksine "kadrom fena değil, kökenim bir oyuna ve fanatik kitleye dayanıyor" güvencesiyle a kalite filmi taklidi yapmaya çalışıyordu. zaten orada kaybediyor..

ilk toplu aksiyon sahnesi ve geri kalan tüm aksiyonlar tamamen ZEYNA dizisi kalitesinde, çekim tarzında.. hatta yer yer kahpe bizans moduna bile giriyor. m. madsen falan çoğu sahnede "bizim bu filmde ne işimiz var" edasında "-hadi gelin şuraya gidelim, davranın" replikleri var ki filmi bu tarz filmlerle alay eden scary movie havasına bile büründürüyordu..

dövüş sahneleri bu kadar mı hantal, ağır, klasik "bir o karakterin arkasından gösterelim, bir diğer karakterin arkasından gösterelim" kamera tarzında olur yahu. tamam kan kullanımı çok yoğun ama efekt olmadığından plastik makyaj çok sırıtıyor ve peter jackson'un Braindead'ını hatırlatıyor. ama o film zaten b kalite olduğunu inkar etmiyor ve 1992 yapımıydı.. "kızımız kılıcını adama sallar ve sahne değişir kılıç adama çoktan girmiştir ve kanlar fışkırıyordur" gibi sahneleri de biz artık evde çekebiliyoruz yani...

filmdeki 2 şey çok başarılı idi ama..

birincisi gönderme sahnesi. son sahnede kızımız tahtına oturduğunda yüzüne doğru ağır ağır yaklaşan kamera sürecinde gözlerini hiç kırpmıyor. bu hareket ile aynı kızımızın terminatör 3'teki "robot göz kırpmaz" felsefesine gönderme yapılmış ve çok başarılı..

ikincisi ise kızımızın göğüsleri rolünün hakkını fazlası ile vermiş. emanuelle tarzı bi sevişme sahnesinde oscarlık göğüs performansını keyifle izledik..

son olarak filmin sonundaki o anlamsız 5 dk'ya anlam arıyorum. filmde ne kadar kanlı sahne varsa hepsi tekrar arka arkaya kasvetli bir müzik eşliğinde sunuluyor.. o sahne boyunca kaç kere "bu ne abi şimdi" dediğimizin sayısını unuttuk..

iyi ki oyununu oynamamışım bu güne kadar.. ben sadece film kategorisinde değerlendirerek bu kadar hoşlanmadıysam acaba oyununu oynayanların akibeti nedir diye merak etmiyor da değilim hani..

Hiç yorum yok: