geçtiğimiz istanbul film festivalinde "sinemada insan hakları" kategorisinde gösterilmişti... kaçırmıştık... neyseki kaçırmak istemeyenler için dün vizyona tekrar girdi film...
bence bu şansı geri tepmeyin... ve bu filme mutlaka gidin...
film esnasında ve film sonrasında aklıma ilk gelen düşünce, böyle bir filmi acaba bizim ülkemizde çeksek... çeken adamın üstüne nasıl gelirlerdi acaba... düşünün türk-kürt tabanlı ve bu tarzda işlenen bir film... hotel rwanda'ya üzülen... ağlayan... insanlara acıyan... seyirci; bizim filmimizi izledikten sonra... tüm hotel rwanda seyri sefasını anında unutup... tıpkı hotel rwanda'daki "nefret" güdüsüyle... acaba ne derece çılgınlaşabilirdi... kısacası... sahteyse tüm bu üzüntüler... bence ağlamaya bile gerek yok... harcamasın kimse gözyaşlarını... belki ilerde ! içme suları kesildiğinde... içmek için gerekebilir nasıl olsa...
don cheadle'den muhteşem bir performans... konuk oyuncu olarak jean reno ile joaquin phoenix'i görmek olası...
duygu sömürüsüne girmeden ve olayın çarpıcı anlarını gözümüze sokmadan adam gibi anlatacağını anlatan bir film olmuş. ırkçılık mevzusu üzerine... insanı düşünmeye sevk edebilen bir film. düşününce insanları ne kadar saçma nedenler ile kışkırtıp birbirine düşürdüklerini görüyorsunuz. yani ufacık çocukların oyunları gibi "sen uzunsun geç" "sen kısasın kal" tarzı tekerleme tabanlı (ooo piti piti...) bir kategorileştirme... kategorileştirme sonrasında da "oyun başlasın" heyecanı ve o heyecanı bir takım çevrelerin ellerinde viskilerle kutlarcasına izlemesi... ortada hiç birşey yok... tıpkı kürt-türk gibi aslında rahatça birlikte yaşayabilmesi gereken insanları ayırıyorlar... cahilliklerinden ! yararlanarak kızıştırıyorlar... ve sonra katliam başlıyor... filmde sözü geçtiği gibi.. saf ve masum bir duygu olan "nefret" en büyük zaaf olup çıkıyor... insanların cehaletlerinden fırsat bilip (matrix'deki cypher'ın dediği "cehalet, mutluluktur" sözü genişletebilinir bu durumda ve kişisel cehalet, başkalarının gerçekten sanal-mutluluk kaynağı olabilir) onların nefretleri okşanıp geride milyonlara varan büyük üzüntüler yaratılması çok üzücü...
film boyunca... aslında hiç birşeye yaramayan BM güçlerinin oradan oraya etkisiz eleman gibi koşturup durması çok sıkıcı bir kazıktı... tabi dengeli bir film olduğu için siyasi konuları yanından geçer gibi yaparak gösteriyor ve kendi kişisel yardımsever kahraman hikayesine yoğunlaşıyor.. bu yüzden gözleri yaşartan bir film uyarısını da yapayim... gözlerin yaşarmaması mümkün değil... ki bazı kilit sahneler mükemmeldi... ufak bir çocuğun "bir daha tutsi olmayacağım nolur affedin, uslu olacağım nolur bir daha tutsi olmayacağım öldürmeyin beni!" tarzındaki af dileme sahnesi... gazeteci herifin canını kurtarmak için otelden ayrıldığı bölümde... arkasından gelen bir zencinin ona şemsiye tutması ve onun "aman tanrım... utanıyorum... gerek yok lütfen..." demesi gibi...
son zamanlarda izlediğim en "tokat" gibi filmlerden birisiydi...
bence bu şansı geri tepmeyin... ve bu filme mutlaka gidin...
film esnasında ve film sonrasında aklıma ilk gelen düşünce, böyle bir filmi acaba bizim ülkemizde çeksek... çeken adamın üstüne nasıl gelirlerdi acaba... düşünün türk-kürt tabanlı ve bu tarzda işlenen bir film... hotel rwanda'ya üzülen... ağlayan... insanlara acıyan... seyirci; bizim filmimizi izledikten sonra... tüm hotel rwanda seyri sefasını anında unutup... tıpkı hotel rwanda'daki "nefret" güdüsüyle... acaba ne derece çılgınlaşabilirdi... kısacası... sahteyse tüm bu üzüntüler... bence ağlamaya bile gerek yok... harcamasın kimse gözyaşlarını... belki ilerde ! içme suları kesildiğinde... içmek için gerekebilir nasıl olsa...
don cheadle'den muhteşem bir performans... konuk oyuncu olarak jean reno ile joaquin phoenix'i görmek olası...
duygu sömürüsüne girmeden ve olayın çarpıcı anlarını gözümüze sokmadan adam gibi anlatacağını anlatan bir film olmuş. ırkçılık mevzusu üzerine... insanı düşünmeye sevk edebilen bir film. düşününce insanları ne kadar saçma nedenler ile kışkırtıp birbirine düşürdüklerini görüyorsunuz. yani ufacık çocukların oyunları gibi "sen uzunsun geç" "sen kısasın kal" tarzı tekerleme tabanlı (ooo piti piti...) bir kategorileştirme... kategorileştirme sonrasında da "oyun başlasın" heyecanı ve o heyecanı bir takım çevrelerin ellerinde viskilerle kutlarcasına izlemesi... ortada hiç birşey yok... tıpkı kürt-türk gibi aslında rahatça birlikte yaşayabilmesi gereken insanları ayırıyorlar... cahilliklerinden ! yararlanarak kızıştırıyorlar... ve sonra katliam başlıyor... filmde sözü geçtiği gibi.. saf ve masum bir duygu olan "nefret" en büyük zaaf olup çıkıyor... insanların cehaletlerinden fırsat bilip (matrix'deki cypher'ın dediği "cehalet, mutluluktur" sözü genişletebilinir bu durumda ve kişisel cehalet, başkalarının gerçekten sanal-mutluluk kaynağı olabilir) onların nefretleri okşanıp geride milyonlara varan büyük üzüntüler yaratılması çok üzücü...
film boyunca... aslında hiç birşeye yaramayan BM güçlerinin oradan oraya etkisiz eleman gibi koşturup durması çok sıkıcı bir kazıktı... tabi dengeli bir film olduğu için siyasi konuları yanından geçer gibi yaparak gösteriyor ve kendi kişisel yardımsever kahraman hikayesine yoğunlaşıyor.. bu yüzden gözleri yaşartan bir film uyarısını da yapayim... gözlerin yaşarmaması mümkün değil... ki bazı kilit sahneler mükemmeldi... ufak bir çocuğun "bir daha tutsi olmayacağım nolur affedin, uslu olacağım nolur bir daha tutsi olmayacağım öldürmeyin beni!" tarzındaki af dileme sahnesi... gazeteci herifin canını kurtarmak için otelden ayrıldığı bölümde... arkasından gelen bir zencinin ona şemsiye tutması ve onun "aman tanrım... utanıyorum... gerek yok lütfen..." demesi gibi...
son zamanlarda izlediğim en "tokat" gibi filmlerden birisiydi...
1 yorum:
Hotel Rwanda'yı izledikten çok süre geçmeden ''crash''i izleyince aynı şeyi bende düşündüm.Türkiye'de Crash veya Hotel Rwanda gibi bi' film çektirmezler heralde adama.Bi' yandan da acaba bunlar da bize şunu söyletmek için mi diye düşünmeden edemiyorum : ''Adamlar en azından bu durumlardan film yapıyolar,farkındalar mevzunun.''Gel gör ki sürekli aynı olaylar yıllardır dönüp durmakta.Yani bu tarz ırkçılık karşıtı filmleri yapınca değişen bi' durum yok ortada.Yine aynı hikaye.Belkide artıyor giderek.
Filmlere gelince her ikiside çok iyiydi.Özellikle Hotel Rwanda söylediğin gibi tokat etkisi yarattı bende de.(iki filmde de Don Chadle'ın olması da ilginç gelmişti bana...bişeyler mi anlatmak istemiş acaba?)
Yorum Gönder