Cumartesi, Ağustos 27, 2005
John "Constantine"
filmi izlerseniz son jeneriğin bitişine kadar bekleyin. çünkü biraz daha devam ediyor film. allah'tan sinemada salonu hemen terkedicem diye birbirini ezen insanlar ordusunun dağılmasını beklemişim :) nasıl bir şalterdir o. "film bitti hop kaldır şalteri babo ehe ehe" şeklinde inleyen zihinler.
bu filmi sevdim. çünkü;
özellikle benim inanç anlayışımın ayarında bir inanç anlayışı vardı filmin. ve dini yönlerini, cennet-cehennem teorisini, tanrı, şeytan, iyi melek! kavramlarını yansıtmasını çok beğendim. aslında cennet de burada cehennem de düşüncesi çok leziz. hem düşünce olarak hem görsellik olarak. ambulans içinde john ölür ölmez anında dünyanın cehennem halini alması, zamanın durması (ya da yavaşlaması) çok güzeldi. bu düşünce yani cehennem ile cennet'in aslında burada bir adım ötemizde bir adım gerimizde olması düşüncesi bana hemen (izleyenler iyi bilir) angel dizisindeki "hell is on earth" konusunu hatırlattı. çok güzeldi.
bu filmi sevdim. çünkü;
filmin içinde alegori olayını böylesi görmek çok hoşuma gitti. eminim belli kesimleri zaten rahatsız edecek. "bizim dinimizde böyle şey mi olur" diyip filme küfredecekler. ilahi varlıkları tasvirleştirme konusundan bahsediyorum. benim inanç anlayışıma göre en büyük gücü simgeleyen varlıkların her türlü gücü olduğundan her türlü şekle girebilme güçleri de olabilir ve bu noktadan hareketle gerek şeytan'ın, gerekse de cebrail'in tasvirleştirilmesi beni hiç rahatsız etmedi. aksine çok keyifliydi. ve lucifer cidden çok başarılı olmuş. şeytana yakışan bir yavşaklık vardı karakterin üstünde. cuk oturmuş derler ya aynen öyle :) (sırf onu görmek için bir daha izlenir film ya hehe süperdi) ve adamı görünce tavırlarını inceleyince aklıma bir fikir geldi. türkiye'de böyle bir film çekilirse şeytan rolünde kesinlikle özkan uğur oynamalı. başka alternatifi düşünülemez. onda da aynı bu yavşak tavırlar tasvirlenebiliyor. :)
bu filmi sevdim. çünkü;
konusu gereği işlediği mevzulara; geliştirdiği fikirlere rağmen özünde zarar vermiyor. sadece değişik olasılıklar sunuyor bize. ki bu zaten çok normal birşey. cebrail bile yaptığı şeyleri aslında yaratıcısına duyduğu saygı ve sevginin çok saf temiz olması adına yapıyor bunu. insanoğlunun geldiği duruma (tecavüzler, gasplar, cinayetler, şiddet vb) kızıp, böyle bir insanoğlunun tanrı'ya yakışmayacağını düşünerekten cehennem tarafıyla ilginç bir bahse girişiyor. yani dünyaya en büyük kötülüğü doğurup bunun sürecinde geriye kalan en temiz, saf, iyi insanoğluna erişmek; bir anlamda "elemek" oluyor tek derdi.yani özünde büyük tanrı inancından hiç bir şekilde vazgeçmiyor. tanrı sevgisinin yoğunluğunun bir sonucu tüm bunlar. klasik iyi-kötü filmi gözüyle bakmak yanlış olur. kısaca burda cebrail'in kötüleştirilmesi gibi bişey yok, önemli değerlerin özüne verilmiş bir zarar yok.bu açıdan da bu düşünce kurnazlığı adına da takdir ettim filmi.
bu filmi sevdim. çünkü;
şu ana kadar izlediğim en güzel şeytan çıkarma sahnesini izledim. çok heyecanlı ve çizgiroman tarzı kamera açılarına sahipti.
bu filmi sevdim. çünkü;
görsellik hiç sırıtmıyordu. özellikle cehennem tasviri çok güzel ve bir o kadar tırstırıcı. yerle bir olmuş dünya görüntüsü ve yer altında birbirini ezen, çığlık atan, acı çeken insanoğlu.şeytan'ın kapıdan geçerken ağırçekim dağılan cam parçaları arasında yürümesi, filmin başındaki araba kazası, gerçek dünya ile flaşbekler arasındaki geçişler, kızın kaçırıldığında dağılan ofis, balthazar'ın öldükten sonra dağılması gibi sahneler çok keyifliydi, çok gerçekçiydi.zaten the cell ile görselliğini ispatlamış yönetmenden de böyle birşey beklenirdi.
bu filmi sevdim. çünkü;
keanu revers'ı özlemişim. yine epey karizma bir role sahip. üzerindeki "hiç bir yere ait olamama" hissi çok güzel. ve epey güzel sigara içip çakmağı kapatıyor. kilise sahnesindeki yürüyüşüne bakanlar farkettiler mi bilmiyorum ama adamın bu yürüyüşü ona taaaa bill ve ted'in maceralarından miras kalmış gerçekten. çok ilginç bir yürüyüş durumu var.:) ve onu ilk gördüğümüzde felan gözler neo şeklinde bir arayışa girdi ister istemez. karakteri çok güzel oynadığı için neo ile simgeleşmişti çünkü adeta. ama adam ciddi iyi oyuncu. oynadığı filmler genelde dünyayı eleştiren sorgulayan felsefeler sunan şeyler oluyor genelde. bu da onun şansı olsa gerek. ayrıca ajan smith'e çaktığı hareketi bu sefer şeytana yapması güzeldi :)
bu filmi sevdim. çünkü;
klasikleşen şeylerin mirasını yiyeceğiz şeklinde bir kaygı taşımamış film. hiç bir öpüşme sevişme aşk sahnesi olmaması güzeldi. ve ayrıca büyük tahmin ürünleri olan, mesela şeytan genelde siyahlar içinde alevler içindedir gibi bir inanış adına beklentileri yıkıp şeytan'a bembeyaz ütülü bir takım elbise giydirmesi çok güzel bir ayrıntıydı. aynen bunun tam tersi olan cebrail kıyafeti. ve balthazar'ın öldürüldüğü yerde ben yanımdakilere "kesin cebrail'de birşekilde yok olacak" demiştim. çünkü filmde bahsi geçen (ki çok anlamlı bir mevzu) "denge" unsuru adına bu gerekliydi. bu da hep aynı kapıya çıkıyor. yüce adalet anlayışına :) cebrail'e verilecek ceza böyle birşey olabilir galiba :) insan olmak.
bu filmi sevdim. çünkü;
filmden sonra evime dönerken; sol kolumdan kocaman bir şırınga ile damarıma "sinema maddesi"nin enjekte edildiğini hissedip; "yaşasın sinema" diyebildiğim için...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
ben de cast geçmeye başlar başlamaz hareketlenip salondan çıkan kafiledendim ne yazık ki (ama tuvaletim vardı kardeşim..) o yüzden o bonus sahneyi görememiştim. neyse ki sordum soruşturdum öğrendim sonra. filme diyecek lafım yok, harikaydı.
Yorum Gönder